27 Nisan, 2024, Cumartesi

Yükselen sıcaklıklar dünyanın kırsal bölgelerinde kuraklık riskini artırıyor

Türk Coğrafya Kurumu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Gönençgil: ”Asya’da en çok kırsal faaliyetlerin yoğun olduğu bölgeler etkilenecek yani Çin’in belli bölgeleri, Hindistan’ın büyük bir bölümü, özellikle Muson bölgesi, tabii Pakistan ve Afganistan’daki kırsal kesimler. Balkanlar’ın iç kesimleri ya da Doğu Avrupa ülkeleri risk altında olabilir” Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş: ”Türkiye’nin en az 5 aylık dönemi yani mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül ayları tropikal hava sistemlerinin etkisinde gelişirken bu sıcak dönem uzadı. Türkiye’de evet hala bir kış mevsimi var fakat tarımsal rekolteyi ve üretimi etkileyecek bir başka şey var, Türkiye iklimi tropikleşiyor”

Haber Giriş: 19 Temmuz, 2023, Çarşamba 11:30
Güncelleme: 19 Temmuz, 2023, Çarşamba 12:23
Takip Et
Yükselen sıcaklıklar dünyanın kırsal bölgelerinde kuraklık riskini artırıyor

İSTANBUL (AA) BİRİZ ÖZBAKIR Uzmanlar, yüksek sıcaklıkların, Avrupa ve Asya'nın iç kesimlerinde kuraklık riskini artırabileceği, tropikal hava sistemlerinin daha uzun süre etkili olmaya başladığı Türkiye'de de rekolte ve üretimin olumsuz etkilenebileceği uyarısında bulunuyor.

Dünyadaki olağan dışı sıcaklık beklentisinin kuraklığa etkileri hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Türk Coğrafya Kurumu Başkanı, iklim bilimci ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, iklim değişikliğinin kuraklığa etkisini anlamak için öncelikle iklim tipinin bu değişimden nasıl etkilendiğine bakılması gerektiğini söyledi.

Ülke bazından çok, coğrafi bölge bazında örneklendirme yapılmasının doğru olacağını, coğrafi anlamda karasal, iç kesimlerdeki bölgeleri daha fazla etkileyecek bir durumun söz konusu olduğunu vurgulayan Gönençgil, şöyle devam etti:

"Bu açıdan bakarsak Asya'da en çok kırsal faaliyetlerin yoğun olduğu bölgeler etkilenecek yani Çin'in belli bölgeleri, Hindistan'ın büyük bir bölümü, özellikle Muson bölgesi, tabii Pakistan ve Afganistan'daki kırsal kesimler. Balkanlar'ın iç kesimleri ya da Doğu Avrupa ülkeleri risk altında olabilir. Avrupa'nın kuzeyi ile güneyi birbirinden farklı. Mesela bu dönem, önümüzdeki aylar için söylemek gerekirse, kuzeyde daha iyi yağış örneklerini görmek mümkün. Güney ve Orta Avrupa ise büyük stres yaşayacak."

Yağışların en az 30 yıl boyunca mevsim normallerinin altında seyretmesinin kuraklık olarak tanımlanabileceğini belirten Gönençgil, bu nedenle yıldan yıla yaşanan yağış miktarı değişikliklerinin kuraklık olarak değil yağış noksanlığı olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti.

Gönençgil, "Mevcut durum; bizim ekstrem hadiseler dediğimiz, uç değerlerle karşılaşmamızı büyük ihtimalle olanaklı kılıyor. Yani Avrupa'da ve Asya'da, bu yıl, geçtiğimiz yılların tekrarları olacak ya da onlardan öne çıkacak şekilde, gerek yüksek sıcaklık değerleri gerek su problemiyle ilgili durumlarla karşılaşmak hiç de uzak bir ihtimal değil." ifadelerini kullandı.

Avrupa kuraklıktan nasıl etkilenecek?

Gönençgil, Avrupa'da kuraklığın yaratabileceği sorunlar hakkında şu tahminlerde bulundu:

"Akarsular ve nehirlerdeki su seviyelerinin azalması ve buna bağlı olarak barajlardaki su seviyelerinin düşmesiyle birlikte enerji üretimindeki eksikler... Bir bölümü bu. Diğer yönüyle tarım ürünleri üzerinde özellikle sulama azlığından kaynaklı olarak ortaya çıkan stres. Bir başka yönden kullanım suyu açısından ortaya çıkan azalma ve bu azalmanın ortaya çıkardığı stres. Artı, yüksek sıcaklıkların meydana getirdiği sıcak hava dalgaları ve onun oluşturduğu sağlık problemleri ayrı bir stres. Tabii bütün bunlarla birlikte enerji kullanımı artacak çünkü sıcak hava dalgasıyla yani ortamın ısınmasıyla birlikte insanların serinleme ihtiyacını karşıladığı şey daha çok klimalar oluyor ve bunun oluşturduğu ekstra bir enerji yükü var."

Türkiye'nin de su stresi ile ortaya çıkacak durumlarla karşı karşıya kalmasının söz konusu olduğunu çünkü kış aylarında yeteri kadar su depolayamadığını kaydeden Gönençgil, yaz ayları ve eylül ayının, su stresi açısından riskli bir dönem olacağı uyarısında bulundu.

"El Nino ile birlikte rekoltede düşüş bekleniyor"

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, ekstrem hava olaylarının tarımsal üretim açısından en çok etkilediği ülkelerin önemli bir kısmının, tahıl ve pirinç üretimine bağımlı, tropikal ve subtropikal kuşakta bulunan gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler olduğunu bildirdi.

Sıcak hava dalgalarının bu yıl Batı Avrupa'da çok erken başladığını hatırlatan Türkeş, dünyanın birçok bölgesinde ciddi kuraklık ve yüksek sıcaklıklar yaşandığını, El Nino'nun getireceği ek ısınma ve yağış rejimi değişikliklerinin dünyayı daha da etkileyeceğini ifade etti.

Türkeş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son üç yıldır dünya, iklim aşırılıklarından ya da şiddetli hava olaylarından ve afetlerden çok etkilendi, dolayısıyla bundan tarım sektörü çok etkilendi. Bütün bu etkilerle birlikte pandemi sonrasında gıda fiyatlarında bizde değil ama dünyada biraz toparlanma oldu, ancak yeniden gıda fiyatlarında bir artış beklenebilir çünkü El Nino olayıyla birlikte dünyanın bazı bölgelerinde tarımsal ürün rekoltesinde bir düşüş bekleniyor. FAO'nun (Dünya Gıda Örgütü) böyle uyarıları var. Sektörel olarak gıda güvenliği ve insanların yeterli, temiz ve ucuz gıdaya erişebilmesi için, gıda güvencesi açısından bizi zor bir yıl bekliyor."

El Nino'nun en çok etkilediği ülkeler

El Nino yıllarında genel olarak Sahra Altı Afrika ülkeleriyle Güneydoğu Asya’da Hindistan, Endonezya ve Filipinler gibi ülkelerin, kuraklıktan en çok etkilenen ülkeler topluluğu olduğu bilgisini veren Türkeş, iklim değiştiği zaman ürün kayıpları ve rekoltede düşüş yaşandığından, rekolte aynı kalsa da ürünün kalitesinin düşerek besin değerlerinde azalma olduğundan bahsetti.

Türkiye'de rekoltenin iyi olduğu yıllarda dahi yıllık buğday açığının yaklaşık 3 milyon ton olduğunu, 2021’deki gibi kurak yıllarda Türkiye’nin ithal etmesi gereken buğday miktarının yaklaşık 6 milyon tona yükseldiğini aktaran Türkeş, "Zaten Türkiye'nin en az 5 aylık dönemi yani mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül ayları tropikal hava sistemlerinin etkisinde gelişirken bu sıcak dönem uzadı. Türkiye'de evet hala bir kış mevsimi var ama tarımsal rekolteyi ve üretimi etkileyecek bir başka şey var, Türkiye iklimi tropikleşiyor." değerlendirmesini paylaştı.

"Suyu ekonomik ve akılcı kullanmak zorundayız"

Türkeş, iklim değişikliğine daha direngen, daha dayanıklı, yüksek sıcaklığa ve aşırı terlemeye, yağış rejimi değişikliklerine uyum gösterebilecek ürün çeşitlerinin geliştirilmesi, aynı zamanda kurak koşullara uyum göstermiş bu nedenle iklim değişikliği açısından bir güvence olan kuru tarımın yağışa dayalı tahıl üretiminde uygulanması tavsiyesinde bulundu.

Türkiye'de suyun yüzde 75'inin tarımda kullanıldığına fakat bu alandaki su kayıp ve kaçaklarının en az yüzde 75 olduğuna değinen Türkeş, sözlerini, "Suyu kesinlikle ekonomik ve akılcı kullanmak zorundayız. Bir yandan sulu tarım geliştirilmeli ama sulu tarımda modern, rasyonel, az su kullanarak yani kapalı basınçlı taşıma sistemleriyle desteklenen damla sulama, yağmurlama ve örtü altı üretim yapılmalı." diyerek tamamladı.

HABERE YORUM YAZIN

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.